30 Aralık 2024

İnsanın değişim yolculuğunda en derin izleri bırakan iki temel itici güç vardır: Ya hayat ona bilgelik kazandıracak kadar çok şey öğretmiş, dünyayı ve kendini yeniden anlamlandırmasını sağlamıştır ya da ruhunda ve bedeninde derin yaralar açacak kadar büyük acılar yaşamış, onu eski benliğinden koparıp yeni bir kimliğe bürünmeye zorlamıştır. Öğrenme ve acı, insanın ruhunda devrim yaratacak iki uç nokta olarak karşımıza çıkar. İlki, farkındalığın ışığını açarak dönüşümü bilinçli bir süreç haline getirir; diğeri ise bir tür yangın gibi, küllerinden yeniden doğmayı mecburi kılar. Hangisi olursa olsun, değişim her zaman bir yolculuk, bir sınav ve yeni bir başlangıçtır.

27 Aralık 2024

Hayatın döngüsü içinde en ağır basan gerçeklerden biri. Gençlikte ardımızda bıraktığımız izler, yıllar geçtikçe birer birer silinirken, kendimizi bambaşka bir dünyanın eşiğinde buluyoruz. Bu dünya, çoğu zaman sessiz, yalnız ve tanıdık olmayan bir yer.
İnsan yaşlandıkça ev dediği yere daha sıkı sarılıyor, çünkü duvarlarında geçmişten anılar saklıdır. Ancak, bu yuvadan ayrılıp başka bir eve gitmek zorunda kalmak, hele ki bu değişimin kendi isteğimiz dışında gerçekleşmesi, kalpte derin yaralar bırakıyor. Çocuklarımızın bizi sırayla yanlarında ağırlamaya çalışması, aslında iyi niyetle yapılan bir fedakârlık gibi görünse de, bizim köklerimizden kopmuş hissetmemize yol açıyor.

Bir bavul... Sadece bir bavulla oradan oraya savrulmak, bizim hikâyemizi anlatan her şeyi bir araya sıkıştırmaya çalışmak. Yaşam boyu biriktirdiğimiz anılar, küçük bir valizin içine sığmaz. O valiz, aslında yalnızlığımızın simgesi gibi. Gittiğimiz yerde asla tam anlamıyla kendimize ait bir alanımız olmuyor. Kendimizi ne kadar rahat hissetmeye çalışsak da, bir misafir olduğumuzu, her an tekrar yola çıkmak zorunda kalacağımızı biliyoruz.
Ve en yaşlı halimizle... 
Bedenimiz, gençken alışık olduğumuz gücü kaybetti. Ruhumuz ise bir destek, bir sıcaklık arıyor. Fakat bu sıcaklık ne gittiğimiz evlerin kalabalığında, ne de yeni odanın soğuk duvarlarında bulunuyor. İnsan en çok yalnızlık içinde kendi sesiyle karşılaşıyor.
Oysa yaşlılık, hak edilen bir huzur dönemi olmalıydı. İnsan, hayatta kazandığı deneyimlerin, bıraktığı izlerin karşılığını görmek istiyor. Ancak bir bavulla oradan oraya savrulmak, bu huzuru bulmayı daha da zorlaştırıyor.
Belki de bu hikâyeyi, bir gün kendini ya da sevdiklerini bu senaryonun içinde bulabileceğini anlamalı. Empati kurmalı, yaşlılığın yalnız bir süreç olmaması için elinden geleni yapmalı. Çünkü bir gün hepimiz, kendi konfor alanımızdan uzaklaşıp, bir bavulla yeni başlangıçlara doğru savrulabiliriz.

01 Aralık 2024

İnsanı asıl olgunlaştıran şey, karşısına çıkan durumlar değil, bu durumlar karşısında verdiği kararlar. Hayatta iki yol arasında kalıp, “İşte bu!” diyerek birini seçmek ve o yolda yürümek, insana büyümeyi öğretiyor. Sorumluluk almak, sadece kendi kararlarının sonuçlarına katlanmayı değil, aynı zamanda bu sonuçların getirdiği değişimlere kucak açmayı da gerektiriyor.
Bazen her şeyi geride bırakıp başka bir hayata, örneğin bir ege kasabasına taşınmaya karar verirsin ve bu cesaret, seni büyütür. Evlenmeye karar verdiğinde, başka bir insanla hayatını birleştirme sorumluluğunu üstlenirken olgunlaşırsın. Boşanmayı seçtiğinde ise o zorlu sürecin getirdiği farkındalıkla bir kez daha büyürsün.
Ancak buradaki en önemli nokta, tüm bunların yalnızca başına gelen şeyler olmaması gerektiğidir. Hayatı akışına bırakmakla, bilinçli seçimler yaparak yaşamak arasında derin bir fark vardır. Sormak lazım: “Bu yolu ben mi çizdim, yoksa su kendi yolunu mu buldu?” Eğer seçimlerinin gerçekten sana ait olduğunu hissediyorsan, o zaman yaşamın iplerini eline almışsın demektir.
Hayat, seçimlerinle şekillenir. Ve insan, en çok kendi yolunu çizdiği zaman olgunlaşır.

25 Kasım 2024

İnsan yaşamı, her dönemiyle ayrı bir hikâye, ayrı bir arayıştır. Çocukluk, saf bir hayal dünyasının koruyucu kollarında şekillenir; maddi kaygılardan uzak, manevi sevginin sınırsız sıcaklığında bir yuva arayışı... Gençlik ise daha fırtınalıdır; arzuların peşinde koşarken, maddi kazanımlar bir güç ve özgürlük simgesi haline gelir. Ancak bu dönemde bile, ruhun derinliklerinde, anlam arayışının ince fısıltıları duyulur.

Yıllar geçtikçe, maddi başarıların parlak yüzeyi yerini bir iç sorgulamaya bırakır. Olgunluk dönemi, sahip olmanın ötesinde, olmanın anlam kazandığı zamandır. İnsan, artık sadece neyi başardığını değil, neyi hissettiğini sorgular. Zira paranın satın alamadığı şeyler, bir gün sessizce kalbin en ağır kefesine yerleşir: huzur, sevgi, anlam…

Sonunda insan, yaşamın bir matematik değil, bir şiir olduğunu anlar. (En azından bana göre) Maddi ve manevi değerler arasında bir denge kurma çabası, insan olmanın en kadim sınavıdır. Her yaş, ruhun bu dengeyi bulma çabasının başka bir perdesidir; kimisi kırılgan, kimisi cesur, ama her biri bir bütünün vazgeçilmez parçasıdır. Bu yüzden, her dönemi anlamla doldurmak, insanın kendisine verebileceği en büyük hediyedir.

08 Kasım 2024

Kayıplar ve yas, derinlerde kök salan bir bekleyiş gibi. Kaybettiğimizi sandığımız şey, her gün yeni bir yüzünü göstermek için sessizce pusuda, bir köşede sabırla bekliyor. Yas ise sona erdiği düşünülenle süregelen bir bağ; zamanın ötesine dokunan, bitmek bilmeyen bir hatırlayış.

19 Eylül 2024

Taşınmanın insanların yaşamında yalıtık bir eylem olduğunu söyleyeceğim. Taşınmak işlevsel bir şey, bir gereklilik, bir zorunluluk olarak değerlendirilir, ender olarak zevk içindir. Bununla birlikte insanın başkalarına ve kendisine olan bağlarının bir yansıması gibi görünür. Alanı nasıl yaşıyorsak, yakınlarımızı nasıl seviyorsak öyle taşınırız. Taşınmak her zaman bir doğum ya da anne baba evinden gidiştir, ilk taşınmamız dünyaya gelişimizdir. Yenileştirmek büyük bir girişimdir. Tatlı konfor tutkuyu öldürür, kendini keşfetme şansını da öldürdüğü gibi. Neyi keşfetmek? Kendimizdeki değerli şeyleri. 

06 Eylül 2024

Yenikışla / 29 Ağustos 2024

Belki de insan en zor kararı, doğup büyüdüğü topraklara bir daha dönmemek, çocukluğunun yazlarını geçirdiği yerlere gitmemek konusunda veriyor. Hayatın telaşı, iş güç, sorumluluklar derken hep bir bahane çıkıveriyor, hep bir erteleme oluyor. Ancak en acısı, sevdiklerini kaybettiğinde o topraklara dönmek zorunda kaldığında yaşanıyor. Veda etmek için, son bir kez uğurlamak için orada olmak… Bu, insana derin bir iç hesaplaşma yaşatıyor, duygularını altüst ediyor.

Peki, hayatta gerçekten ne önemli? Büyük bir mülk sahibi olmak mı? Dünyanın dört bir yanını dolaşmak mı? Banka hesabımızda yüklü bir para mı? Yoksa en değerlisi, sevdiklerinle geçirdiğin zaman, onlarla biriktirdiğin anılar mı?
İnsanı asıl zengin kılan, kalbine dokunan insanlar ve onlarla paylaştığın anılar. Sahip olduğun eşyalar, gezdiğin yerler zamanla silinip gidiyor; ama o anılar hep seninle kalıyor, seni sen yapıyor. Belki de en büyük miras, bu dünyada sevgiyle ve anlamlı anılarla iz bırakmaktır.
Çünkü hayat, varlığımızdan ziyade, ardımızda bıraktığımız hikâyelerde, paylaştığımız duygularda, biriktirdiğimiz o küçük, değerli anlarda saklı.

11 Ağustos 2024

Yolculuk, sadece bir yerden bir yere gitmekten ibaret değildir; aslında, deneyimlerimizle, kurduğumuz dostluklarla ve her adımda yaşadığımız büyüme ile şekillenen bir serüvendir. 
"Sana kimin eşlik ettiği" yolculuğun en önemli detaylarından biridir. Gerçek mutluluk, yolculuğumuzda yanımızda olanlarla paylaşıldığında anlam kazanır. 
Hayat, bir varış noktasından çok, birlikte yürüdüğümüz bir yolculuktur. Bu yolculukta, sevdiklerimizle paylaştığımız anlar en değerli hazinemizdir. Her adımda, onların varlığıyla zenginleşen bu deneyim, hayatımızı daha anlamlı kılar.

31 Temmuz 2024

"Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın! Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum. Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın... Resimlerdeki kuşlar gibi dizilip üstüne kumsalın, mendil sallamayın bana. İstemez... Tek hecesiz elveda..."

25 Temmuz 2024

Bektaşi kültüründe "öldü" demek yerine "gözümden gönlüne aktı" derler. Bu ifade, ölümün sadece fiziksel bir son olmadığını, ruhun ve sevginin varlığını sürdürdüğünü anlatır. Ölüm bir yaşamı sonlandırabilir ama aramızdaki ilişkiyi bitirmez. Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, her şeyi yitirmiş gibi hissedebiliriz ama gerçekten böyle midir? Ölümle birlikte her şey mi yok olur? Birinin ölmesi, onun önemini yitirmesi anlamına mı gelir? Hayır. Ölüm, sevgiyi sona erdirmez; aksine, anılarımızda ve kalbimizde yaşamaya devam eder.

Birini kaybetmek, onu unutmak ya da sevmekten vazgeçmek anlamına gelmez. Sevgi, ölümün ötesinde de var olmaya devam eder. Bektaşi inancına göre, kaybettiğimiz kişinin ruhu bizimle olan bağını korur ve bizi izlemeye devam eder. Bu inanç, kayıplarla başa çıkmamıza ve onların hatıralarını yaşatmamıza yardımcı olur.

Bektaşi felsefesine göre, ölüm bir son değil, ruhun ve sevginin devam ettiği bir geçiştir. Ölümle birlikte fiziksel varlık sona erse de, ruhsal bağlar ve sevgi devam eder. Bu felsefe, kayıplarla başa çıkarken bize güç ve teselli verir. Sevdiğimiz kişiler fiziksel olarak yanımızda olmasalar da, anılarımızda ve kalbimizde yaşamaya devam ederler. Bu yüzden, onları unutmak ya da sevmekten vazgeçmek zorunda değiliz. Sevgi, ölümün ötesinde de varlığını sürdürür.

22 Temmuz 2024

Geçmişimizle yüzleşmek, bugünümüzü anlamak için önemlidir. Atalarımızdan hayaletler mi yoksa kahramanlar mı yaratacağımızı, geçmişimize dair farkındalıklarımız belirler. Geçmişi öğrenmek sadece nereden geldiğimizi anlamak değil, bugüne nelerin taşındığını da görmektir. Geçmişimizin kayıpları, travmaları ve tutulamayan yasları, bugün kim olduğumuzu şekillendirir. 

Bugünümüzü değerlendirirken, kuşaklar arası geçişliliği göz ardı edemeyiz. Geçmiş kuşaklarımızda yaşanan göçler, savaşlar ve asimilasyon, kayıpları ve acıları beraberinde getirir. Bu yaşantılar DNA'mızda bile iz bırakır. Geçmişin izlerini anlamak ve onlarla yüzleşmek, barış ve huzuru sağlamak için gereklidir. 

Geçmişle yüzleşmek, tarihimizin karanlık noktalarını aydınlatmak ve geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmek için gereklidir. Bu bilinçle hareket ederek, geçmişin yüklerinden arınabilir ve daha aydınlık bir gelecek inşa edebiliriz.

08 Temmuz 2024

Hayat, her anın toplamından oluşur ve anı yaşamak, geleceğin belirsizliği veya geçmişin pişmanlıklarına takılmadan bu anların tadını çıkarmaktır. Keşfetmek, bilinmeyene merakla adım atmaktır ve her yeni deneyim bizi zenginleştirir. Varoluş sahnemize çıkanlar ve sahneden çekilenler, bize derin dersler getirir; ancak, içsel huzurumuzu bozanların hayatımızda yeri olmamalıdır. Pozitif enerji ve anlam dolu varoluşlarla çevrili olmak, daha anlamlı ve mutlu bir yaşam inşa etmemize yardımcı olur. Anı yaşamak ve keşfetmek, özgürlüğün ve mutluluğun anahtarıdır.

14 Haziran 2024

Geçmişe bakıp da yas tutma, çünkü geçmiş geçmiştir. Geleceği dert etme çünkü o henüz gelmemiştir.  Anı yaşa ve öyle iyi yaşa ki hatırlamaya değer olsun.

29 Mayıs 2024

Neler yaşadım ne insanlar tanıdım. Çoğunu unutmuş olsam da unutuşun bile bir cazibesi var bence. İnsan birazda zamanın içinde süzülmeli, iyi ve kötü anıları birbirine karışıp belirsizleşmeli ve silinip gitmeli. Silinmeyecek olanlarda var tabi, zamana bir çentik atmak…

28 Mayıs 2024

Dünya, sürekli olarak seni başkalarının beklentilerine ve normlarına uymaya zorlar. Kendi gerçek kimliğini ve değerlerini keşfetmek ve bu doğrultuda yaşamak, bu baskılara karşı cesurca direnmeyi gerektirir. Bu süreçte kendi özünü korumak ve samimi bir hayat sürmek, en büyük kişisel başarıdır.

24 Mayıs 2024

Aklınız ve tutkunuz denizlere açılmış ruhunuzun dümeni ve yelkenleridir. Yelkenleriniz ya da dümeniniz parçalanırsa, oraya buraya savrulup sürüklenmekten ya da denizin ortasında hareketsiz kalmaktan başka bir şey gelmez elinizden. Çünkü tek başına hükmeden akıl, kısıtlayıcı bir güçtür; başıboş bırakılmış tutku ise, kendisini yok edene kadar yanan alevdir. 

20 Mayıs 2024

Yalnızlık, insanı bazı yaşlarda sessizce derin bir uçuruma çekebilen karanlık bir hastalıktır. Korkular da bu yalnızlığa katıldığında, dipsiz bir kuyunun içine daha da hızla çekilirsiniz. Hayatta her şey zor: Bir işe sahip olmak, işsiz kalmak, hayalleriniz için mücadele etmek zor; ama mücadeleden vazgeçmek çok daha zor. Çocuk sahibi olmak ya da olmamak; her biri, hayatın ağır yükleriyle dolu zor seçimlerdir. Bu zorluklar arasında her adım, her karar birer sınavdır, ruhumuzu derinden etkileyen birer meydan okuma.

01 Mayıs 2024

Ölüm olmaksızın yaşamdan bahsetmek imkansızdır, tıpkı karanlıksız aydınlığı anlayamayacağımız gibi. Ölümden ürkeriz; çünkü bu korku, yaşamımızı sürdürmemize yardımcı olan temel bir içgüdüdür. Ancak yaşamaktan çekindikçe, ölüm korkuları içinde var olmayı seçeriz. Varlığımızdan uzak, sahip olduğumuz şeylere kendimizi inandırmaya çalışırken, bir türlü gerçekten kendimize aitmiş gibi hissedemediğimiz bir hayatı yaşarız.

30 Nisan 2024

Biz insanlar kendimizi eski alışkanlıklardan kurtarma, birbirimizi sevme ve birbirimizle ilgilenme yetisine sahibiz. Gerçeğe uyanma ve bilinçli bir yaşam sürme yetisine de sahibiz ama tahmin edeceğiniz üzere uykuda kalmaya, hissizleşmeye dair güçlü bir eğilimimiz de var. Hep bir dönüm noktasındaymışız gibi, sürekli hangi yöne gideceğimizi belirlemeye çalışıyoruz. Daha büyük bir berraklığa ve mutluluğa giden yolu seçmek de kafa karışıklığına ve acıya giden yolu seçmek de bizim elimizde.

29 Nisan 2024

Üzüntümüzle ve korkumuzla ilgilenmeliyiz. Onlara yakın durup, düşünmeli ve merak etmeliyiz. Biraz durup, duygularımızı iyi ya da kötü diye etiketlemeden kabullenmeye çalışalım. Direnci kırmak için gereken çabayı ve fedakarlığı göstermeliyiz. Aksi durum daha da körelmemize neden oluyor.

14 Nisan 2024

Bir ışık dökülür yapraklardan şıkır şıkır
Filizler susmuş, tohumlar uyumuş;
Bir an durmuş, genişlemiş büyümüş
Bir eski şarkı, bir eski bahar, bir bildik deniz
Vakit nisan ortasında bir akşam..

13 Mart 2024

Ruh sağlığının, statünüz, sosyal çevreniz ya da sahip olduğunuz diğer şeylerden daha önemli olduğunu anladığınız an; bedeninizi nasıl sağlıklı besinlerle besliyorsanız, ruhunuzu da aynı şekilde sadece pozitif insanlar, duygular ve düşüncelerle beslemenin değerini fark ediyorsunuz. 

08 Mart 2024

Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan 

26 Şubat 2024

İnsanların evliliğe yönelik derinlemesine çekilmesi, temelde yaşamın dönem dönem sunduğu zorluklar ve mutluluklar karşısında yanımızda bir tanık olma ihtiyacından doğuyor. Hayatın her bir virajında, acılarımızın ve sevinçlerimizin bir başkası tarafından görülüp tanınması arzusu bizi sarar. Ancak, ilişkilerimizin yolları ayrıldığında, yaşadığımız bu kopuş süreci, bir zamanlar paylaşılan anıların şimdi sessiz bir boşlukta yankılanmasına neden olur. Tanıklık edecek bir kişinin eksikliği veya yeni bir tanığın hayatımıza girmesinin zorlukları, bizi derinden etkiler. Bu, evlilik arzusunun sadece iki insanın bir araya gelmesinden çok daha fazlasını ifade ettiğini gösterir: Hayatımızın, bir başkasının gözleriyle anlam kazanmasını, paylaşılan deneyimlerle daha da zenginleşmesini istememizdir. (Tanıklık)

23 Şubat 2024

Dünyayı değiştirmeye dair büyük hayaller kurmak yerine, neden ilk adımı kendimizden başlatmayalım? Kendi iç dünyamızda bir değişim yaratmak, dış dünyada büyük farklar yaratabilir. Ve belki de en önemlisi, bu içsel dönüşüm, bizi gerçek benliğimize, doğanın sakin ritmine daha yakın bir yere taşır.

13 Şubat 2024

“Ben böyle yalnızken,
Kendim kendime fazla geliyorum.
Eksiltin beni daha çok!”

01 Şubat 2024

Hayat, bazen en umulmadık anlarda en büyük dersleri verir. Bir bakmışsınız, yıllardır yanı başınızda olan ama hiç fark etmediğiniz bir gerçeği görmüşsünüz. Hayatın bu sürprizleri, bizi kendimize getirir, kim olduğumuzu, nerede durduğumuzu hatırlatır. Ve en önemlisi, hayatın her anının kıymetini anlamamızı sağlar.

24 Ocak 2024

"Adam ahlaksızdır. Her gün ayaküstünde bin yalan söyler. Dün övdüklerine bugün söver, dün ana avrat sövgüler yağdırdığı insanlara, salya sümük övgüler dizer... Sonra başlar aynı sözü gevelemeye: Manevi değerlere bağlıyız..."

UĞUR MUMCU 
(Cumhuriyet, 15 Haziran 1980)

12 Ocak 2024

Kuşku ve umutsuzlukla, masumane niyetler ve hayallerin aynı zihinde buluşması, insanlık için en korkunç kaderin ta kendisidir.