En üst kattan düşerdim hergün,
Esmer bir işci gibi
Dilini bilmediğim bir dünyaya..!!
Didem MADAK
13 Mayıs 2015
11 Mayıs 2015
Türkiye demokratikleşmeden Evren ölmüş sayılmaz
Gençliğimizi elimizden alan adam öldü. Cumartesi Anneleri’nin ahı, Anneler Günü’nün arifesinde bir cumartesi gecesi onu alıp götürdü.
Karanlık darbe yıllarının, “asmayalım da besleyelim mi” kindarlığının, 80’lere damga vuran faşist baskının mimarıydı.
“Bir sağdan, bir soldan” diyerek ipe çektirdiklerinin, Filistin askısında işkence ettiklerinin, gözaltında kaybettiklerinin yanına gitti.
Öte tarafta ilahi adalet diye bir şey varsa, işi çok zor.
Ama bu tarafta o adalet işlemediği için yargılanıp yaptıklarının hesabını veremeden gitti.
Son zararı, yargılanacağı kandırmacasıyla berbat bir anayasa değişikliğine vesile olmaktı; onu da yaptı gitti.
O gitti, ama “eseri” yaşıyor.
Bir diktatör özentisinde, “Bize eli maşalı başkan lazım” hevesinde, anayasanın bir sürü antidemokratik maddesinde yaşıyor Evren…
Başımıza musallat olmuş yüksek kurullarda, halka kapatılmış meydanlarda, yüksek seçim barajlarında, basın yasaklarında, kürsüde sallanan Kuran’larda, apolitik kuşaklarda yaşıyor.
Bakmayın bugün çoğunluğun ardından teneke çalmasına; yüzde 92 oyla bu suçun ortaklarıyız.
“Diktatör”ü uğurlarken hiç olmazsa şu dersi almalıyız.
Marifet, zor günde demokrasiye sahip çıkabilmek, diktatöre, diktatörken diktatör diyebilmektir.
Türkiye demokratikleşmeden Evren ölmüş sayılmaz
C.D.
10 Mayıs 2015
Benim Annem..
benim annem pazarları uyandırmaz yavrusunu
benim annem pazartesi demlikte bir çay tanesi
benim annem salı günü ya hüzün ya düğün tülü
benim annem bir çarşamba görmesen de sen aldanma
benim annem perşembeyi iyi bilir işkenceyi
benim annem cumaları gezer bütün kuytuları
benim annem cumartesi her bir dilde çıkar sesi
benim annem cumartesi elinde solmuş bir resim
benim annem cumartesi hesap soracak öfkesi
benim annem cumartesi benim annem cumartesi
benim annem pazartesi demlikte bir çay tanesi
benim annem salı günü ya hüzün ya düğün tülü
benim annem bir çarşamba görmesen de sen aldanma
benim annem perşembeyi iyi bilir işkenceyi
benim annem cumaları gezer bütün kuytuları
benim annem cumartesi her bir dilde çıkar sesi
benim annem cumartesi elinde solmuş bir resim
benim annem cumartesi hesap soracak öfkesi
benim annem cumartesi benim annem cumartesi
06 Mayıs 2015
“Yenilmişsem
Elim kolum bağlı
Boynumda yağlı ip
Gelip dayanmışsam
darağacına
Dudaklarımda yarın
Gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı
Tutulmuşsa gece
kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara
Seslenmeyecek miyim
insanlara?”
Deniz Gezmiş
Elim kolum bağlı
Boynumda yağlı ip
Gelip dayanmışsam
darağacına
Dudaklarımda yarın
Gözlerim yarınlarda
Unutmak mı gerek seni?
Kapılar kapalı
Tutulmuşsa gece
kapkara yollar
Sıcacık bir sevgi
sunmayacak mıyım
insanlara?
Bakmayacak mıyım yarınlara
Seslenmeyecek miyim
insanlara?”
Deniz Gezmiş
05 Mayıs 2015
Evlerinin Önü Yonca
Köşede, kuytuda kalmış yaşanmışlıkları da unutursun. Yavaş yavaş pek tabi, önce kokusunu, sonra saç rengini, daha sonra gözlerini ve devamlı gidilen yosun kokulu derme çatma ahşap yapıyı...
Ve bir gün uyandığın da hiç birşey hatırlamaz boş gözlerle bakarsın.
Ege'de bir akşam anason kokuları ile eşlik eden yoncalar dahil oluverir hayatına
İlk kez dinlediğin bir türkü alır götürür seni başka diyarlara, tutunacak bir dalın olmadığını bile bile peşinden gidersin. Kimseler bilmesin,duymasın istersin...
Neşet'ime de kadir kıymet bilmeyen bir nesle de aşina değiliz.
29 Nisan 2015
Telaşlı Sevinçler
Yalın ayak yürüdüm şehrin tozlu asfalt yollarını
Sana doğru adım adım
Üstelik her gelişimde de daha da büyüyordun içimde
Telaşlı, terli bir çocuk gibi sabırsızca
Güldün ve bayram sabahı sevinçler doldu içime
Lacivertin en parlak en yalın haliyle
Tekrar güldün ve Güneş en parlak halini alıverdi,
Siyah'la Beyaz'ın buluşmasıydı bu...
Sana doğru adım adım
Üstelik her gelişimde de daha da büyüyordun içimde
Telaşlı, terli bir çocuk gibi sabırsızca
Güldün ve bayram sabahı sevinçler doldu içime
Lacivertin en parlak en yalın haliyle
Tekrar güldün ve Güneş en parlak halini alıverdi,
Siyah'la Beyaz'ın buluşmasıydı bu...
24 Nisan 2015
Bu kentin ışıkları
Bir garip eder insanı, bu kentin akşamları
Sarhoş eder başını gecenin ışıkları
Kızılı alabildiğine kızıl, gün batımı alabildiğine hüzünlü
Hoyrat eser bu kentin yalnızlıkları
Güneş bütün ihtişamıyla bir başka doğar
Tan vakti derin maviliklerin üstüne
Alır başını gitmek istersin adını bile bilmediğin diyarlara
Ellerini üşütür hüznü uzak kalmış yitik hatıraların
Bir sen ?...varsın bilirsin, bir de senden ötesi...
Hiç geçmesin dediğin zaman sana inat daha hızla akıp gider
Bu şehrin kırık aynalarının ardından
Yüzüne acı acı gülümsemeyi bir borç bilerek.
Paramparça rüyalar, ucu yırtılmış resimler gibi
Tarifsiz çaresizlikler sokmuştur zaman yıllarla arana
Ve bir bakmışsın ki mesafeler, ışıklarını söndürmüş senin geçtiğin tüm yollarına...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)