15 Nisan 2016

Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor. Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu.

Kendimi ölümsüz olarak görüyorum. Mekan ve zamandan kopalı yıllar oluyor. Bir kıza aşık olmuştum. Onu görmek için altı saat yol gerekiyordu. Bir sabah treni kaçırdım. Aşı olmaktan vazgeçtim. Kendinden vazgeçmenin ne olduğunu asıl ben bilirim. Benim adım Kaygusuz Abdal. Tanrı'dan vazgeçtim. Ölmekten vazgeçtim. Çünkü ölürsem ve eğer yukarıda beni ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmem gerekecekti. Ölmek istemiyorum, çünkü Tanrı'yı da öldürürüm diye korkuyorum. Ve böyle bir vefata benim dışımda kimse dayanamaz...

Az yedim, çok içtim. Hala içiyorum. İçki ayırmadım. Alkolü kendime yakıştırdım. Her türlü uyuşturucudan tattım. Bağımlılıktan nefret ettim. Gitmemi, terk etmemi engeller diye. Ne bir maddeye, ne de bir insana bağlandım. Sırf bunu kendime kanıtlamak için eroin kullandım, aşık oldum. İkisini de arkama bakmadan bırakıp gittim. Geçmişe tükürüp geleceği çiğnedim. Bugünü ise uyuyarak geçirim. Benim adım Houdini. Dünyayı bir oyuncağa çevirdim. Ayak basmadığım yer kalmadı. Duvarlara, bedenime resimler çizdim. Bir gün öyle gürledim ki önümde duran şarap kadehi çatladı. Benim adım Hitler. Kendi ordumu kurmak için bir sürü kadına tohumlarımı bıraktım... Şimdiyse ağlıyorum. Hepimiz için. Çünkü hiçbiri işe yaramadı...

Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim. Gerçek adımı hatırlamıyorum. Kimliğimi bir çocuğa sattım. Çirkinleşmek için çok uğraştım. İsteyene ruhumu kiraladım. Vücudumdaki dikiş sayısını artık bilmiyorum. Hayatımı diktiler. Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım... Bir psikiyatra tecavüz ettim. İsminin ve unvanının üzerinde yazdığı, masasındaki mermer parçasıyla. Hapse girdim. Çıktım. Hayat bitmedi. Piyano çaldım. Sattım. Benim adım Deacn Moriarty. 140'ı geçince direksiyonun üzerine yattım. Bagajına ceset sığdırabileceğim arabayı seçtim. Nargileyle sevişenleri seyrettim. Beş bin film seyrettim. Her şeyin farkına vardım. Farkına varılacak bir şey kalmayınca da "Sıradaki hayat gelsin!" dedim. Ne gelen var, ne de giden. Sadece Kinyas ve ben... Kendimi tanıyamadım. Zamanım olmadı. Binlerce dilim pizza yedim. Pepperoni ve siyah zeytinli. Benim adım Miss Piggy. Bütün hayatım boyunca kaçtım. Önüme okyanus çıktı. Daha ileri gidemedim. İçinde boğulmak istedim. Gözlerimi sahilde açtım...

Uyumadım. Pişman olmadım. Kendimden bile. Ben gerçektim. Dünyanın en gerçek adamı! Bana ait gezegen bulana kadar insanlara ve kendime zarar verene kadar devam edeceğim. Kayra, yolculuğunun parçaladığı hayatını toplayıp geri dönmelisin. Çünkü burada her şey var!.. Her şey var.
Gitmek istersen yol senin 
Kalırsan eğer buram senin 
İçimde bir sıkıntı var 
Derdim büyük ama bilirim ki 
Kimi beklersen onu ararsın 
Kimi istersen onu bulursun 

Yanında...

07 Nisan 2016

-Yazarım sana!
Yazma! o zaman bekliyor insan...
Ee buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor.
Kalanlar da bekliyor... ama bazen çok uzun bekliyor...
Yani mesela zannediyosun ki; bi yoldan birisi gelecek boş uzun bir yol devamlı ona bakıyorsun...
Sonra hiç kimse gelmiyor...
Yazma arkadaş!

06 Nisan 2016

Birşeylerin düzenli olarak yolunda gitmesini beklemek, hayattan beklediğimiz bir bencillik miydi?
Rutin bir hayat mutluluk verir miydi ki?
Evet, aksilikler de bazen heyecan verir. Kan basıncınızı artıracak onca neden varken. Sevişin bre dostlar, endorfin salgılarsınız. Diğer türlüsü mide kramplarına neden olabilir.


03 Nisan 2016

İnanmak istediğim herşeye inandım bugüne kadar,
Sonunda öleceğimi, sonunda kanayacağımı bildiğim halde.
İstediğim her şeye inandım.
Birşeyleri elde etmeye çok yakın hissettiğimde de kaybettim..

02 Nisan 2016

Mutluluk ve zevkten kendilerinden geçmişçesine dans ediyorlardı sokaklarda, bense ilgimi çeken insanlar söz konusu olduğunda hep yaptığım gibi peşlerinden sürükleniyordum, çünkü benim için yalnız çılgın insanlar önemlidir, yaşamak için çıldıranlar, konuşmak için çıldıranlar, kurtarılmak için çıldıranlar, aynı anda her şeyi birden arzulayanlar, hiç esnemeyen, beylik laflar etmeyen, yıldızların arasında örümcekler çizerek patlayan ve en ortalarındaki mavi ışığı görenlere, “vay canına!” dedirten o muhteşem sarı patlayıcılar gibi yanan, yanan, yanan insanlar.


01 Nisan 2016

31 Mart 2016

Herkes olan bitenin farkında, sadece kimse bir halttan haberi yokmuş gibi davranıyor. Çünkü farkına varmak insana acı verir. Ama farkına varmıyormuş gibi davranmak insanların acılarını azaltır... 

28 Mart 2016

Bir kadının dudaklarında değildir aşk.
Bedeninde hiç değildir.
Aşk, kadının göz kapaklarındadır.
Kadın, göz kapaklarında saklar o adamı.
Ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen.
Sımsıkı yumar gözlerini.
Adam hep orda kalır.
Kadın, asla bırakmaz adamı.
Kadın, asla vazgeçmez ondan.


Yüzü değil gönlü güzel kadınlara...

23 Mart 2016

Sıradan Bir Gün

Ruhunda çıkmaz bir yola girebilir. Bileklerin ağrıyana dek koş! Sadece koş! 
Her an güzel olacak değil ya. Elbette mutsuz da olacaksın. Ağlayacaksın, uyduruk kitaplar okuyacaksın, uyduruk biralar içeceksin, gereksiz küfürler edeceksin, aşk acısı mı? O de ne. Her şarkıda zaten keyif vermiyor ki!
Sonra mı? Uyandığın yeni güne merhaba de! Karşına ilk çıkana gülümse. Evet bunu yap. Pozitif olun işte eşek sıpaları.