Bir bulut gibi yanağımızı okşayıp geçen incecik bir nefestir, ağrı bırakır geride, sessizlik bırakır, her şeyi daha da bir uzaklara sürükler. Gidersin gidersin bitmez, bir koku olur kaybolur, bir ses olur duyulmaz, bir bakış olur silinir, oradasındır sadece. Baktıkça uzaklaşır uzaklaşır uzaklaşır. Kendini bölersin dilim dilim birbirine ekleyip de yaklaşayım diye. Bölündüğünle kalırsın. Ulaşamazın. isteksiz yapılmış bir iltifat gibidir, parlar ve söner yakar ve uyuşturur, hiç kapanmaz...
10 Şubat 2017
05 Şubat 2017
Dipten notlar:
"Dün geçmişte kalırken, yarına yeni yüzler ve yeni sözlerle varılır. Ama her yüz dünün acılarını kırışıklarla taşır ve her sözün bağrında da yarım kalmış hayaller saklıdır. Geçmiş bitmemiştir, şarkıların, resimlerin ve umutların içinde sonsuz bir nehir gibi yenilenerek akar. Zamanın İzinde, bizi o nehrin sert kıvrımlarına götürür ve ışığın suda parladığı kısa anlara daldırıp çıkarır. "
Geride kalan hatıraları özleriz. Eski sevgilimizi özleriz. Yaşamını yitirmiş bir aile büyüğünü özleriz. Keyifli anlar geçirdiğimiz çıkmaz sokakları özleriz. Uzaklara göçüp giden dost sesini özleriz. Sahici bir geçmiş sonsuz bir gelecekten daha iyi olabilirdi halbuki. Bundandır geçmişe takılıp kalmamız.
03 Şubat 2017
-Parnasyen misiniz yoksa sembolist misiniz? -Bülbül gibiyim. Şakıyorum.
"Öyle mi! Bugün sizden neden nefret ettiğimi bilmek istiyorsunuz demek. Hiç kuşkusuz, sizin anlamanız benim açıklamamdan daha güç olacak; çünkü, bana kalırsa, siz karşılaşılabilecek kadın duyarsızlığının en güzel örneğisiniz..."
01 Şubat 2017
Kaybolma Kılavuzu
Bütün dünyayı kazanmış ama ruhunu kaybetmiş bir insan gerçekte ne kazanmıştır? Bir başka açıdan bakıldığında, önemli olan bütün dünyayı kaybetmek, onun içinde kaybolmak ve bütün bu aşamalardan sonra ruhunu bulmaktır.
31 Ocak 2017
Sözüm kalbimden, süssüz, kısadır.
Hayatlarında bir kere bile hakikaten sevilmemiş, sevmemiş insanların kopkoyu kötülüklerince esir alındık. Bir yanımız bahar bahçe değil artık. Her yanımız yaprak döküyor. Yapabildiğimiz, yaprakları süpürmek, döküleceklere yer açmak. Bu kadar. Güzel bildiğimiz kim varsa koparıp alıyorlar bizden. Hayallerimiz, arzularımız, umutlarımız yırtılıp kırılıp dökülüp saçılıyor her seferinde. Yama tutmuyor, yapıştırmak kâr etmiyor. Güzellere ve onların canlarına, toprağa ve hakikate borcumuz artıyor:
Ömür.
Kapkara gökle kuşatılmış bu dünyadan gitmeden az evvel Gülten Akın'ın dediğidir:
"Ucu kaybolursa bir çile
nasıl sarılır?"
Şair sözüne pek kıymet vermediğimizden olsa gerek hepimize öğüdü bu dizeleri ciddiye almıyoruz. Cevabı, biliyoruz: Sarılmaz. Ucu kaybolmasın diye tutmak, beraber sarmak gerekir. Ama biz zaten ta baştan o çilelerde ayrışmışız, ayrıştırılmışız. Suskunluğumuzun kökeni buradadır en çok. Oysa yine şairin dediğidir:
"tarih bile reddedecek utançla
sustuğumuzu"
25 Ocak 2017
24 Ocak 2017
"Bir gün, güney illerimizden birinden bir köylü yurttaşımızı getirip tutuklamışlardı. Suçu, devrimci öğrencilere yataklık etmekti. Mahkemeye çıkınca yargıç sormuş:
- Anayasa'yı tağyir,tebdil ve ilga ettin mi?
- Efendim?
- Oğlum, yani savcı diyor ki, Anayasa'yı tağyir,tebdil, ilga etmişsin, ne diyorsun?
- O dediğinizden hiç yapmadım komutanım...
Yargıç dayanamayıp suçun niteliğini açıklamış:
- Oğlum, Anayasa'yı ihlal ettin mi?...
Yanıt şöyle gelmiş:
- Efendim, biz köylüyüz. Ne anlarız Anayasa'dan. İhlal edilmişse şehirliler etmiştir..."
23 Ocak 2017
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)