Ormana her girdiğinizde ormanın bilincinden, ormandaki tüm canlılardan izin isteyin. Çünkü bizler iradeli varlıklar olarak bu dengede kaosa sebep olabiliriz. Bunun için izin istemek, doğayla bütünleşmenin ve doğaya – dolayısıyla kendinize – saygı duyduğunuzun niyetidir. Niyet, ruhsal olarak bir yola girmeden önce kapıyı açan temel anahtardır. İzin almaktan kastım şu, ormandan aldıklarınıza karşılık (bitki, çiçek vs.) ormana bir tohum ekin ya da bir bitki dikin. Bir şeyler alacaksanız bir şeyler vermeniz gerektiğini unutmamak önemlidir. Çünkü bu doğanın ve evrenin denge yasasının bir tezahürü ve gerekliliğidir.
28 Mart 2019
21 Mart 2019
“Dünyayı sonuna kadar ödemek… Çalışarak, kitapların, türlü insanların. Doğanın macerasına katılarak, yoksul, acı çekerek ödemek. Ama dünyayı sonuna kadar ödemek. İliklerine kadar bütün yoğunluğuyla ödemek. Kırk yıllık yolda yaprak kımıldasa, yüreğinin başında duyarak, dünyanın acısına, sevincine katılarak ödemek.”
15 Mart 2019
08 Mart 2019
bir de bakmışsın ki ben gelmişim..
böyle dilim susar da, elim, elim dokunmaz olursa eğer
bil ki varmışım yani..
yüreğim sakınır, gözüm seğirir,
olur da, olur da susmuşsam yani,
giyindiğin çiçeklerinin ardı da teninse,
ve en karasındaysa gün,
bil ki kavuşmuşum yani..
o mağrur gözlerinden öperim, sarılırım,
İki gözümün çiçeği
gözünü seveyim, iyi bak kendine
Hasretle
Selam ederim
böyle dilim susar da, elim, elim dokunmaz olursa eğer
bil ki varmışım yani..
yüreğim sakınır, gözüm seğirir,
olur da, olur da susmuşsam yani,
giyindiğin çiçeklerinin ardı da teninse,
ve en karasındaysa gün,
bil ki kavuşmuşum yani..
o mağrur gözlerinden öperim, sarılırım,
İki gözümün çiçeği
gözünü seveyim, iyi bak kendine
Hasretle
Selam ederim
06 Mart 2019
Maalesef eskisi gibi karşılık bulduklarını söylemek zor. Zamanın gerekliliği kisvesi altında, her gün yeni bir vasıfsızlığın yüceltildiğine şâhit oluyoruz. Sanki kibir bir özgüven emâresi, tevâzu ise yetersizlikmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Hakîkî meziyetlerden böyle uzaklaştıkça, münferit mutsuzluklarımıza daha da mahkûm oluyoruz.
28 Şubat 2019
27 Şubat 2019
Babamın hastalığının ilerlediği ve yatağa bağımlı olmaya başladığı günlerde, daha çok, hayat ve ölüm üzerine konuşuyorduk. İşin doğrusu, bu bahisleri özellikle ben açmaya gayret ediyordum. Yakında kaybedeceğimi bildiğim bir insandan, şimdiye kadar edindiği deneyimler ve tespitlerle ilgili bir “yaşam tüyosu” almaya çalışıyordum aslında. Bunca yıldan sonra, paylaşmak istediği bir şeyler olmalıydı, değil mi? Hayata, dünyaya ve yapacaklarıma dair bir şeyler, öneriler, birkaç ipucu belki.
“Baba, “hayatın nasıl geçti” diye sorsalar sana, ne söylerdin mesela, nasıl anlatırdın yaşadıklarını, geçen ömrünü?” diye sormuştum bir gün.
“Gece yarısı, ıssız bir tarladan, tek başıma geçmiş gibiyim oğlum” demişti.
Yollara Atılan Taşlar Bahane - Ercan Kesal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)