“Biz kendimizi bir başka kimseye teslim etmeksizin sevemeyiz. Başka kimselerle karışmaktan kurtulup özgürlüğe sarıldığımızda, kendi şefkat ve adanmışlığımızdaki yetersizliğin, ki aslında otantik aşktaki yetersizliktir bu, acısıyla karşılaşırız.”
04 Ağustos 2020
Bazı durumlar insanın kendine kabul ettiremediği gerçeklerden oluşuyor. Bunlardan biri de unutulacağını bile bile yaşamak. Bu durum yaşlandıkça insanın daha da zoruna gidiyor. Dünyanın hafızası her ne kadar güçlü desek bile ülkemizdeki karbon izlerimiz öyle değil. Bizi mutlu eden şeyleri de, üzen şeyleri de çok çabuk unutuyoruz. Bir kadının "sana güveniyorum" sözünün hiç kullanmak istemeyeceği günlere doğru ilerliyoruz. Kurduğumuz her temenni cümlesinin altı boş oldu artık. Coğrafyamızın güvensizliği, insanlığın birbirine olan inancı her geçen gün anlamını yitirmeye devam ediyor.
29 Temmuz 2020
27 Temmuz 2020
23 Temmuz 2020
22 Temmuz 2020
“İnsanlar sürekli bir yaralanma korkusu içinde yaşıyor. Bu da nereye gidersek gidelim büyük bir dram yaratıyor. İnsanların birbirleriyle ilişki kurması duygusal olarak öylesine acı verici ki görünürde hiçbir neden yokken öfkeye, kıskançlığa, üzüntüye kapılıyoruz. “Seni seviyorum” demek bile korkutucu olabiliyor.”
15 Temmuz 2020
Yeni güne uyandığımız şu ahir dünyada her gün bir paradoksla baş başayız. Yağmur gibi akan yeni bilgi akışının içinde zaman zaman kayboluyoruz.
Kendimizi bile bulamadığımız bu evrende içsel bir yolculuğa çıkıyoruz. Nesnel olan gerçeklik artmaya devam ettikçe, manevi hakikate olan inançlarımızda azalmaya devam ediyor.
“İnsan eğer bir eziyetle, sıkıntıyla karşılaşmışsa bunu kendine bizzat kendisi yapmıştır.”
Bugünler de tam da yaşadığım durum bu. Nefes almak, alamamak hiç bu kadar zor olmamıştı. Çaresizce geçmesini beklemek, bir iğne deliğinden geçen hava onca denemeden sonra üç saniyelik bir rahatlama... Bu durum bütün güne bedel.
Hayat kalitemizi arttıran teknoloji falan değil. Aldığımız oksijen kadar varız. Aldığımız oksijen kadar zenginiz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)